onedio
Görüş Bildir

Nazi Haberleri

Nazi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Nazi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'AKP Değil, Ama Erdoğan Tarihi Finalinde'
Türkiye 2 yıl içinde üç seçime gitmeye hazırlanırken, AKP’nin 17 Aralık operasyonunun ardından oy oranını koruyup korumayacağı da tartışma konusu. Taraf gazetesi yazarı Prof. Dr. Murat Belge, AKP’nin 30 Mart seçiminde birinci çıkacağını düşündüğünü belirterek, “Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim” görüşünü dile getirdi. Murat Belge ’nin Taraf gazetesinin bugünkü (9 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “ Büyük tarih ve olgular ” başlıklı yazısı şöyle: BÜYÜK TARİH VE OLGULAR Büyük çoğunluğun değişen derecelerde dindar olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Bu çoğunluk, hayatta, dünyada olanları anlamak için ve aynı zamanda bunları değerlendirmek, yerli yerine oturtmak için, başka bir entelektüel donanıma sahip değil. 2002’den beri Müslüman olduğunu özellikle vurgulayan bir hükümet var. Zaten o vurgulamasa muhalifleri şüpheye yer bırakmayacak. Şimdi konumuz olmayan çeşitli nedenlerle ekonomi yolunda yürümüş. Bunu bir yığın istatistik kanıtlıyor ama zaten sıradan yurttaş, cebine giren paranın miktarından üstünde arabasını sürdüğü yola kadar bir yığın olgu dolayısıyla bunun farkında --ve bundan memnun. Ve şimdi bu şiddetli kavga başladı, şiddetlenerek sürüyor. Ne yapsın bu sıradan yurttaş? Geçmişte benzer bir olay “Yahya Demirel” üzerinden kopmuştu. Böyle bir yakın akrabası olması, Demirel’e pek fazla oy kaybettirmedi (ayrıca, Demirel, şimdiki hükümetin “örtbas” etme stratejisine de başvurmamıştı). Ben o zaman da yazmıştım: sözünü ettiğimiz o “sıradan yurttaş”, öyle bir “hayat bilgisi”yle büyüyüp donanmıştır ki, Başbakanlık gibi etkili bir yere çıkmış bir adam, bunun bazı nimetlerini yakınlarına, akrabalarına tattırmazsa, öyle bir adamı ayıplar. Şimdi rakamlar fazla büyük; başka etkenler var. Ama bu gibi konularda temel tavır alış biçimlerinde fazla bir farklılaşma yok. Kendi verili koşullarında bu toplumun ürettiği hayat bilgisi böyle bir şey. Buna üzülebiliriz ama yapacak pek bir şey yok. Burası böyle, ama burada bir duralım: aslında bu “yolsuzluk” faslı da değil, Gezi Direnişi’nden başlayarak, AKP hükümeti ve özellikle Başbakan eski ışıltısını, pırıltısını, her neyse onu, kaybetmeye başladı. Laikler, Kemalistler, CHP, Ordu vb., orada görecekleri direnci, uğrayacakları saldırıları biliyorlardı ve bununla başa çıkmayı da başardılar. Ama Gezi bilmedikleri, hazır olmadıkları bir direniş biçimiydi. Onlar buna karşılık, bildikleri yöntemleri uygulamaya koydular: gazıyla, suyuyla polis şiddeti. Ve Başbakan bir daha kapatmamak üzere ağzını açtı. O gün bu gündür, saldırmadığı yer, kişi kalmadı --kendi safında duranlar da dâhil. Siyasî hayat, bir toplumun zaman denizinde yüzmesi, yalnız seçime bağlı değildir. Seçim kendi yerinde önemlidir, ama her şey demek değildir. Dünyada bütün toplumlar karmaşık varlıklar; geçmişiyle, bugünüyle Türkiye özellikle karmaşık. Oyunu falan partiye vermek, evet, bir olgu; ama aynı zamanda vermedikleri var. Niçin oyunu X’e verdiğine bakmanın yanısıra niçin Y’ye vermediğini de incelemek gerek. Sonuç olarak, bu ilk seçim sınavından AKP’nin “birinci parti” olarak çıkacağı kanısındayım. Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim. Toplumların kendilerine özgü (karmaşıklıklarına bağlı) bir zamanlamaları var: örneğin İkinci Dünya Savaşı 1939’da başladı, değil mi? Ama aslında 1933’te başlamıştı. Alman halkı Nazi Partisi’ni birinci parti haline getirip Hindenburg da şansölyeliği Hitler’e verdiğinde kapı açılmıştı. Bundan sonra olanlar şaşırtıcı falan değildir (Mein Kampf’ta yazılıydı hepsi), bir makine düzenliliği içinde olmuş şeylerdir. Böyle bir biçimde, muhtemelen henüz AKP’nin değil, ama Başbakan’ın “tarihî final”ine geldiğini düşünüyorum. “AKP’nin değil” diyorum, çünkü partinin rota değiştirmesi, başka bir şey yapması “ihtimali” var; Başbakan için böyle bir ihtimal kalmadı. Seçtiği ve kendini mahkûm ettiği bu yolda, başarı “görüntü”sü veren birkaç olay daha çıkabilir, ama ülkede de, uluslararası düzeyde de, varılacak nokta bellidir: “Yıktım perdeyi, eyledim viran.”Demokrat Haber
Yine Aydınlandık: "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek" Sözü Nereden Geliyor?
'Susma, sustukça sıra sana gelecek' pek çok eylemde duyduğumuz klasikleşmiş bir slogan. Bu, toplumda duyulan bir çığlık, bir uyanış çağrısı olarak kabul ediliyor. Kendi haklarını savunmayan, adaletsizlik karşısında sessiz kalan herkesin, bir gün aynı duruma düşebileceğinin altını çizen bu sloganın nereden geldiğini biliyor muydunuz?Pek çok konuda ilgi çekici araştırmalara imza atan 'gizembilig' bu sloganın da tarihini araştırdı. Bu sloganın altından da Adolf Hitler çıktı.
8 Bin Kişiyi Sahte Bir Salgınla Kurtaran Doktorun Hikayesi: Eugene Lazowski
Savaş zamanı kahramanlıklar bazen sessiz, görünmez ve tıbbi bir iğne ucunda yazılır. Polonyalı doktor Eugene Lazowski, tarihe adını binlerce hayat kurtararak yazdıranlardan biri. Küçük bir kasabada başlayan bu tıbbi hile, Almanya’nın hijyen takıntısını zekice kullanan bir planın parçasıydı. Nazi askerleri tifüsten öyle korkuyordu ki test sonuçlarıyla oynanmış bir salgın bile onları geri püskürtmeye yetti. Lazowski, her ne kadar görünmez savaşlar vermiş olsa da ardında çok gerçek bir mucize bıraktı.Kaynak 1, Kaynak 2
Bayern Münihli Alara Şehitler, İsmini Kullanan Nazileri Engelledi
Almanya'da aşırı sağın yükselmesiyle birlikte Naziler de artık daha cesur davranıyor. Sokakta daha fazla görünür olan Nazilerin şüphesiz en büyük gösteri alanları sosyal medya oluyor. Nazilerin bu kez hedefi annesi Alman babası Türk olan kadın futbolcu Alara Şehitler oldu. Formasının arkasında soyadı yazan Alara, Nazilerin istismarı sonrasında formasında değişikliğe gitti.Kaynak
Hayatınızı Değiştirecek 10 Kişisel Gelişim Kitabı
Kişisel gelişim yolculuğumda, hayatıma yön veren ve düşünce dünyamı zenginleştiren kitaplarla tanışmak, en değerli deneyimlerimden biri oldu. Zaman içinde okuduğum onlarca eser arasından, beni en çok etkileyen ve dönüştüren kitapları sizinle paylaşmak istiyorum. Bu liste, sadece teorik bilgiler sunmakla kalmıyor; aynı zamanda içsel huzur, disiplin, anlam arayışı ve alışkanlıkların gücü gibi temel konularda pratik rehberlik sağlıyor. Her biri farklı bir pencereden bakmamı sağlayan bu kitaplar hem zihnimi hem de yaşam tarzımı şekillendirmede büyük rol oynadı. İşte, hayatıma dokunan ve belki sizin de yolunuzu aydınlatabilecek 10 kişisel gelişim kitabı👇
Tarihin Akışını Değiştiren 20 Kadın
Devletlere yön veren, tek bir sözüyle imparatorlukları titreten, yaptıkları buluşlarla dünyayı güzelleştiren kadınlar, yüzyıllardır tarihin akışını değiştiriyor. İşte tarihin akışını değiştiren kadınlar…
9 Soruda Kırım Krizi
Ukrayna’da Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç’in devrilmesinin ardından, gözler Kırım’a çevrildi. Tarihi boyunca Kiev’den ziyade Moskova’ya yakın durmuş bölgeden,’Rusya’nın işgale giriştiği’ yönünde haberler geliyor. Ukrayna medyası Simferopol yakınlarındaki bir üsse 2 bin asker taşıyan 13 uçağın indiğini öne sürdü. İddia doğrulanmasa da ABD’den “İşgalin bedeli olur” açıklaması gecikmedi. Peki Kırım niçin önemli? Bölgedeki gerilimin tırmanması, Batı’yla Rusya arasında sıkışan Ukrayna için genel olarak ne anlama geliyor?
'AKP Değil, Ama Erdoğan Tarihi Finalinde'
Türkiye 2 yıl içinde üç seçime gitmeye hazırlanırken, AKP’nin 17 Aralık operasyonunun ardından oy oranını koruyup korumayacağı da tartışma konusu. Taraf gazetesi yazarı Prof. Dr. Murat Belge, AKP’nin 30 Mart seçiminde birinci çıkacağını düşündüğünü belirterek, “Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim” görüşünü dile getirdi. Murat Belge ’nin Taraf gazetesinin bugünkü (9 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, “ Büyük tarih ve olgular ” başlıklı yazısı şöyle: BÜYÜK TARİH VE OLGULAR Büyük çoğunluğun değişen derecelerde dindar olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Bu çoğunluk, hayatta, dünyada olanları anlamak için ve aynı zamanda bunları değerlendirmek, yerli yerine oturtmak için, başka bir entelektüel donanıma sahip değil. 2002’den beri Müslüman olduğunu özellikle vurgulayan bir hükümet var. Zaten o vurgulamasa muhalifleri şüpheye yer bırakmayacak. Şimdi konumuz olmayan çeşitli nedenlerle ekonomi yolunda yürümüş. Bunu bir yığın istatistik kanıtlıyor ama zaten sıradan yurttaş, cebine giren paranın miktarından üstünde arabasını sürdüğü yola kadar bir yığın olgu dolayısıyla bunun farkında --ve bundan memnun. Ve şimdi bu şiddetli kavga başladı, şiddetlenerek sürüyor. Ne yapsın bu sıradan yurttaş? Geçmişte benzer bir olay “Yahya Demirel” üzerinden kopmuştu. Böyle bir yakın akrabası olması, Demirel’e pek fazla oy kaybettirmedi (ayrıca, Demirel, şimdiki hükümetin “örtbas” etme stratejisine de başvurmamıştı). Ben o zaman da yazmıştım: sözünü ettiğimiz o “sıradan yurttaş”, öyle bir “hayat bilgisi”yle büyüyüp donanmıştır ki, Başbakanlık gibi etkili bir yere çıkmış bir adam, bunun bazı nimetlerini yakınlarına, akrabalarına tattırmazsa, öyle bir adamı ayıplar. Şimdi rakamlar fazla büyük; başka etkenler var. Ama bu gibi konularda temel tavır alış biçimlerinde fazla bir farklılaşma yok. Kendi verili koşullarında bu toplumun ürettiği hayat bilgisi böyle bir şey. Buna üzülebiliriz ama yapacak pek bir şey yok. Burası böyle, ama burada bir duralım: aslında bu “yolsuzluk” faslı da değil, Gezi Direnişi’nden başlayarak, AKP hükümeti ve özellikle Başbakan eski ışıltısını, pırıltısını, her neyse onu, kaybetmeye başladı. Laikler, Kemalistler, CHP, Ordu vb., orada görecekleri direnci, uğrayacakları saldırıları biliyorlardı ve bununla başa çıkmayı da başardılar. Ama Gezi bilmedikleri, hazır olmadıkları bir direniş biçimiydi. Onlar buna karşılık, bildikleri yöntemleri uygulamaya koydular: gazıyla, suyuyla polis şiddeti. Ve Başbakan bir daha kapatmamak üzere ağzını açtı. O gün bu gündür, saldırmadığı yer, kişi kalmadı --kendi safında duranlar da dâhil. Siyasî hayat, bir toplumun zaman denizinde yüzmesi, yalnız seçime bağlı değildir. Seçim kendi yerinde önemlidir, ama her şey demek değildir. Dünyada bütün toplumlar karmaşık varlıklar; geçmişiyle, bugünüyle Türkiye özellikle karmaşık. Oyunu falan partiye vermek, evet, bir olgu; ama aynı zamanda vermedikleri var. Niçin oyunu X’e verdiğine bakmanın yanısıra niçin Y’ye vermediğini de incelemek gerek. Sonuç olarak, bu ilk seçim sınavından AKP’nin “birinci parti” olarak çıkacağı kanısındayım. Oranı düşebilir, bu da önemli bir göstergedir, göreceğiz, olduğunda anlamlandırmaya çalışacağız. Bunlarla aynı zamanda, aslında AKP’nin ve Başbakan’ın tılsımının bozulduğunu söyleyeceğim. Toplumların kendilerine özgü (karmaşıklıklarına bağlı) bir zamanlamaları var: örneğin İkinci Dünya Savaşı 1939’da başladı, değil mi? Ama aslında 1933’te başlamıştı. Alman halkı Nazi Partisi’ni birinci parti haline getirip Hindenburg da şansölyeliği Hitler’e verdiğinde kapı açılmıştı. Bundan sonra olanlar şaşırtıcı falan değildir (Mein Kampf’ta yazılıydı hepsi), bir makine düzenliliği içinde olmuş şeylerdir. Böyle bir biçimde, muhtemelen henüz AKP’nin değil, ama Başbakan’ın “tarihî final”ine geldiğini düşünüyorum. “AKP’nin değil” diyorum, çünkü partinin rota değiştirmesi, başka bir şey yapması “ihtimali” var; Başbakan için böyle bir ihtimal kalmadı. Seçtiği ve kendini mahkûm ettiği bu yolda, başarı “görüntü”sü veren birkaç olay daha çıkabilir, ama ülkede de, uluslararası düzeyde de, varılacak nokta bellidir: “Yıktım perdeyi, eyledim viran.”Demokrat Haber
Yine Aydınlandık: "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek" Sözü Nereden Geliyor?
'Susma, sustukça sıra sana gelecek' pek çok eylemde duyduğumuz klasikleşmiş bir slogan. Bu, toplumda duyulan bir çığlık, bir uyanış çağrısı olarak kabul ediliyor. Kendi haklarını savunmayan, adaletsizlik karşısında sessiz kalan herkesin, bir gün aynı duruma düşebileceğinin altını çizen bu sloganın nereden geldiğini biliyor muydunuz?Pek çok konuda ilgi çekici araştırmalara imza atan 'gizembilig' bu sloganın da tarihini araştırdı. Bu sloganın altından da Adolf Hitler çıktı.